Prostat Kanseri
- Gökhun Özmerdiven
- 27 Şub
- 2 dakikada okunur
Prostat kanseri, erkeklerde cilt kanserinden sonra en yaygın olan kanser türüdür. Her altı erkekten biri ömrü boyunca bu kanseri geliştirme riski taşır. Prostat kanserinin görülme sıklığı, yaş ilerledikçe artar. Ayrıca, ailesinde prostat kanseri olan bireylerde risk daha yüksektir. Kanserin kesin nedeni bilinmese de genetik faktörler önemli bir rol oynar. Yüksek yağ ve protein içeren beslenme, geçirilmiş enfeksiyonlar, sigara ve diğer kanserojen maddelere maruz kalmak, prostat kanseri riskini artıran etmenlerdir.

Belirtiler ve Teşhis
Başlangıçta, prostatın iyi huylu büyümesi ile benzer şekilde, idrar yapmada zorluk ve sık idrara çıkma gibi belirtiler görülebilir. İleri evrelerde ise kalça ve sırt ağrısı, ayrıca kanlı idrar gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Ancak genellikle belirti vermez, bu nedenle PSA testi ve parmakla rektal muayene yapılması gereklidir.
50 yaş üzerindeki erkeklere önerilen kontroller sırasında, parmakla rektal muayene ile prostatta sertlik veya düzensizlik saptanabilir. Ayrıca, PSA seviyesinin yüksek olması durumunda da prostat kanserinden şüphelenilir. Teşhisi kesinleştirmek için prostat dokusundan biyopsi alınması gerekir. Bu işlem, rektuma yerleştirilen parmak kalınlığında bir ultrason probu ile ve ekli bir iğne yardımıyla yapılır. İşlem sırasında lokal anestezi ve gerektiğinde sakinleştiriciler uygulanarak ağrı hissedilmesi önlenir. Eğer biyopsi sonucu negatifse ve PSA yüksekliği devam ediyorsa, veya biyopsi öncesinde lezyon saptanmak isteniyorsa, multiparametrik prostat MR’ı çekilmektedir. Son dönemde, MR’daki lezyon ile transrektal ultrason görüntülerinin birleştirildiği MR-ultrason füzyon biyopsisi yaygın olarak kullanılmaktadır.
Eğer biyopsi sonucu prostat kanseri çıkarsa, fizik muayene bulguları ve kan PSA seviyesine bakılarak batın tomografisi, pelvik MR ve kemik sintigrafisi veya PSMA-PET gibi ek testler istenir. Bu testler, hastalığın yayılımını değerlendirmeye yardımcı olur.

İleri evre prostat kanseri, çevre dokulara yayılmış veya uzak organlara sıçramışsa, ilk tedavi seçeneği ilaç tedavisidir. Öncelikle, prostatın beslenmesini sağlayan testosteron hormonunun karşıtları (hormonoterapi) verilir. Bu tedavi, günlük alınan bir tablet ve ayda veya üç ayda bir cilt altına yapılan bir enjeksiyon şeklindedir. Duruma bağlı olarak, hormon tedavisine ışın tedavisi de eklenebilir. Hormon tedavisine yanıt alınıp alınmadığı, PSA seviyesi ve metastazların büyüklüğüyle izlenir. Eğer bu tedavi yeterli sonuç vermezse, kemoterapiye geçiş yapılabilir.

Resim: Laparoskopik Radikal Prostatektomi’de operasyon esnasında kullanılan portların dizilimi
Comments